Öncelikle bilgilerimizin çoğunun geç döneme ve üst sınıfa mensup kişilere ait olduğunu söyleyelim. Orta Çağ’da, tıpkı Eski Çağ’da olduğu gibi, alt sınıfların ya da halkın hayatı önemsenmediği için yazılmamıştır…
Dönem insanları hayvanlarla oldukça iç içe yaşıyordu. Pek çok sıradan insanın hayvanlarıyla aynı çatıyı paylaştığını biliyoruz. Dolayısıyla hayvanlarla çok yakın bir ilişkileri vardı. Onlar için hayvan hem yiyecek kaynağı hem de yardımcı idi…
Oldukça eskiye dayanıyor. Afrika’da yaşayan ilkel halklar ahşaptan, çeşitli şekillerde çanlar yapıyorlardı. Ya tek bir ağaç kütüğünden kesiyorlardı ya da daha çok iki parçayı birleştirip arasına bir ya da birden fazla dil koyuyorlardı…
Antik Çağ’da, 4. yüzyılda yazılmış olan Sapientia artis medicinae adlı eser insan ömrünü 4’e bölüyor ve yaşlılığı 42 yaşında başlatıyor. Orta Çağ’da ise bu konuda kesin bir şey söyleyemiyoruz. Bunun birkaç gerekçesi var…
Orta Çağ Avrupası’nda yaşayan halk dinin her alanda hâkim olduğu bir dönemi yaşamaktadır. Hac Hristiyanlık için de bir ibadet şeklidir ve günahların bağışlanmasına vesiledir. Dolayısıyla dönem insanı hacca gitmeyi çok önemsemiş…
Evet, hem de çok önem veriliyordu. Satılmak istenen ürünün tanıtımını yapmak, daha çok insanın bundan haberdar olmasını sağlamak her dönemde satıcılar için çok önemliydi. Bunun için hem kendilerinden önceki dönemde kullanılan yöntemleri kullandılar hem de…
Kitap kapakları ve ciltleri çoğunlukla dana ve domuz derisinden yapılıyordu. Kitap kaplanan diğer malzeme kumaştı ama dayanıksız olduğu için az kullanılıyordu. Deri kullanılmasının amacı sert olduğu için kitabı korumasıydı…
Orta Çağ’da Avrupa’da 800-1500 yılları arasında iki tür yazı kullanıldı. Karolenj Miniskülü ve Gotik yazı. Şarlman’ın yönettiği topraklar çok genişti ve insanlar birbirlerinin yazdığı yazıyı okuyamıyorlardı. Bu nedenle ortak bir yazıya ihtiyaç vardı…
Bazı elyazmalarının ilk sayfasında tek bir isim bulunması ve bu ismin müstensihe ait olması, müstensihle süsleme yapan kişinin aynı kişi olabileceği fikrini akla getirse de Orta Çağ Avrupası’nda…
Antik Çağ’da yazarlar papirüsten yapılma rulolara yazarlar ve bunları kutularda ya da özel yapılmış bölmelerde saklarlardı. Bu rulolar yapılarından ötürü zarar görmeye çok müsaittir, bu nedenle günümüze…
Katolik yortusu: Tarihi değişkendir. Teslis Pazarı’ndan sonraki ilk salı günü kutlanırdı. Kutsal Komünyon ayini için şükredilirdi. Halk festivalleri, caddeler boyunca geçit törenleri…
1 Ocak: 1582’de Jülyen takviminden, Gregoryen takvimine geçildiğinden beri yılın ilk günüdür. Bundan önce yıl 25 Mart’ta başlıyordu. Bugünde, kiliselerde ve büyük salonlarda verilen ziyafetlerde pandomim benzeri…
Bugün bildiğimiz ve yaşadığımız manada bir tatil kavramı Orta Çağ Avrupa’sında yoktu ama bu tatil yapmıyorlardı anlamına gelmiyor. Sıradan halk çok çalışıyordu, sadece kendi işini değil bağlı olduğu lordun…
Değildi. 1388’de Constance, 1389’da Esslingen, 1403 ve 1435’te Köln, 1442’de Viyana ve 1491’de Augsburg dilencilik yasaları yayımlayarak dilenciliği kontrol altına almaya çalıştılar. İtalya’da, geç 14. yüzyılda Venedik…
Aslında hayır, sayıları az değildi. Orta Çağ nüfusunun yaklaşık %20’si yoksul ve evsizdi. Bunların bir kısmı iş ya da sadaka bulabilmek için Avrupa’nın yollarında dolaşıyor ve ölmek için yol kenarındaki bir çitin altına kıvrılıyorlardı…
Ruhbanın evlenmesi hoş karşılanmıyordu. Rahip karılarına dair yasalar vardı. Franklar konsillerde görevden alma tehdidiyle din adamlarının eşleriyle birlikte olmasını önlemeye çalışıyordu. Diyakoz yardımcısından başlamak üzere din adamlarından evlilik ilişkilerini…
Bu soruya öncelikle cinsiyet farklılığı açısından cevap verilebilir. Kadınlar için bir erkeğin hâkimiyetinden çıkıp diğerinin hâkimiyetine girmek demekti. Babalarının otoritesi altında yaşayan kadınlar, yine babalarının bulduğu kendilerinden oldukça büyük…
Orta Çağ Avrupası’ndaki banyolar son derece basittir. Banyo yapmaktan anlaşılması gereken, kıymıklara karşı korunmak için küvetin altına serilmiş bir bezle, ısıtılmış su doldurulan ahşap küvetlerde yıkanmaktır…
Haklısınız. Bu hafta, Orta Çağ gerçekten söylenildiği kadar temizlikten uzak bir dönem midir yoksa Rönesans düşünürlerinin “karanlık” etiketi gibi, dönemi kötülemek için bilerek mi söylenmiştir sorularını yanıtlamaya çalışacağız…
Evet oldukça fazla bilgimiz var. Alt sınıflarınki daha az bilinir, bu nedenle onlardan bahsedeyim. Gelir düzeyi az olanlar, başlarını sokacak bir çatıları olduğunda, merkezinde bir ateş yanan tek odalı evlerde yaşıyorlardı…
En çok tuz kullanıyorlardı. Tuzlama, kurutma ve tütsüleme dışında, yiyecekleri korumanın en önemli yoluydu. Peynir yapımı, ekmeğin daha hızlı hazırlanması ve daha uzun dayanması için de gerekliydi…
Periyodik olarak yaşanan kıtlık ve hastalıkların sonucunda oluşan kötü hasada rağmen, ekmek, mandıra ürünleri, ucuz et parçaları ve balık konservesi genellikle halkın kolay ulaşabildiği ürünlerdi…
Önce kale-şato ayrımını yapalım. Yapıyı askeri işlevi üzerinden değerlendireceksek o bir kaledir ama içinde yaşanılan bir konut olarak düşüneceksek o zaman şato diyebiliriz. İlk kaleler ahşaptan yapılmıştır…
Tarih kelimesi kökü itibarıyla ay bilgisi, yani takvim bilgisi anlamına gelir. Tarih, zamanın tespitidir. Tarihçi ise en basit ifadeyle, vakaları zaman ve mekan temelinde kayda geçiren kişidir, diyebiliriz. İnsanlık tarihi…